Haftanın sonucu merakla beklenen mücadelelerinden birinde Liverpool kendi saha ve seyircisi önünde Manchester United ile karşı karşıya geliyor.
Aslında iki takım da bu sene istedikleri gibi başlayamadılar. Liverpool ligde 3 maça çıktı 2 galibiyet, 1 beraberliği var ancak bu galibiyetleri alırken son derece zorlandılar zaten son maçta da Aston Villa ile berabere kaldılar. Şampiyonlar ligi 3. ön eleme turunda ise rakipleri Standard Liege’yi iki maçta da normal süre sonunda yenemeyip Anfield Road’da oynanan rövanş karşılaşmasının uzatma dakikalarında buldukları bir golle geçmeyi başardılar. Henüz yeni sezona tam anlamıyla hazır değiller.
Konuk ekip ise sezona kupayla başladı. Portsmouth’u penaltılarla geçerek Community Shield’a uzanan Ferguson ve talebeleri ligdeki ilk maçlarında evlerinde ağırladıkları Newcastle United’ı geçemediler. İkinci maçta deplasmanda Portsmouth’u deviren Manchester United, UEFA Süper Kupa finalinde Zenit’e 2-1 yenilerek kupayı müzesine götürme şansını kaybetti. Kırmızı şeytanların da lige pek hazır olduklarını söyleyemeyeceğim.
İki takımın da formsuz olmalarının yanısıra hafta içinde Şampiyonlar Ligi müsabakalarına çıkacaklarını göz önüne alarak bu maçta yenmekten ziyade yenilmemeye oynayacaklarını düşünüyorum. Bu çerçevede maçın az gollü geçmesini bekliyorum.

İsviçre’nin şu anda gerek ligde gerekse de Avrupa’da en başarılı ekibi Basel. Bunun tartışmaya açık bir yanı yok. Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kaldılar, ligde çıktıkları 8 maçın 7’sini kazanıp 1’ini kaybettiler ve lider durumdalar. Aynı zamanda İsçivre Super Liginde en çok gol atan en az gol yiyen takım durumundalar.
Konuk ekip ise 8 maçta toplayabildiği 2 puanla ligin dibine demir atmış durumda. Aynı zamanda ligin en çok gol yiyip en az gol atan takımı da Luzern. Yani Basel’in tam tersi bir performansa sahipler.
Bu şartlara rağmen benim alt tercihimin nedenine gelirsek; Basel harika bir gruba düştü Şampiyonlar Ligi’nde. Sporting Lisbon, Barcelona, Shakhtar Donetsk’ten oluşan bu gruptan çıkma şansları son derece yüksek. Sonuçta ne Lisbon ne de Shakhtar Basel’den daha iyi değiller. Sadece Barcelona bir kaç gömlek üstün diğer rakiplerinden. Durum böyle olunca Şampiyonlar Ligi maçı öncesinde takımın aklı içeride oynayacakları Shakhtar maçında olacaktır diye düşünüyorum. Sonuçta İsviçre’de şampiyon olmak onlar için pek de zor değil. Neticede daha 8 haftada en yakın rakibine 5 puan fark atmış bir Basel var ortada.
Ben Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağı maç öncesinde bu maçı çok fazla düşünmeyeceğine inandığım Basel’in kendini çok fazla yormayacağını, Luzern’in de bu deplasmanda 1 puan için oynayacağını düşünüyorum. Bu nedenle de sizlere ALT seçeneğini öneriyorum.

Manchester City Robinho transferiyle bombayı patlattı ve işini ne kadar ciddiye aldığını bir kez daha gösterdi. Muhtemelen gelecek transfer döneminde daha önemli isimler katacaklar kadrolarına. Ancak şimdi bakıldığı zaman da kadrolarında son derece kaliteli oyuncular mevcut. Zaten ligde çıktıkları 3 lig maçının 2’sini kazanmayı da başardılar. Önümüzdeki yıllarda çok daha iddialı konuma gelecekleri kesin fakat şimdiden işi sıkı tutmaya başladılar.
Chelsea ise Scolari ile lige güzel bir giriş yaptı. Çıktıkları 3 maçta 7 puanı hanelerine yazdırmayı başardılar. Son lig maçında sahalarında Tottenham ile berabere kalarak 2 puandan oldular belki ama Tottenham da bu sene hafife alınmaması gereken takımlardan bir tanesi Premier Lig’de.
Maviler hafta içinde Şampiyonlar Ligi’nde oynayacakları ilk grup maçında Fransız Bordeaux’u ağırlarlarken, Manchester City ise UEFA Kupası 1. tur müsabakasında AEK’yı eleyen Omonia ile deplasmanda karşılaşacak.
İki takım için de son derece önem taşıyan bu maçta Scolari’nin de Hughes’un da ilk düşüncesi yenilmemek olacaktır. Bu durumda müsabakada 2’den fazla gol olacağını düşünmüyorum.Serdar PİRNAL

Tromso takımı 10 hafta önce Stabaek takımını deplasmanda 4-2 yendikten sonra sağlam bir ivme yakaladı ve son 10 maçta 7 galibiyet 2 beraberlik 1 mağlubiyet alarak lider Stabaek’in arkasından 4 puan farkla 2.lik koltuğuna kuruldu. Özellikle iç sahada çıktığı 9 maçtaki performansıyla beğeni toplayan ev sahibi ekip bu süreçte 19 puanı hanesine yazdırırken, 13 gol atıp kalesinde 3 gol gördü.
Bodo Glimt ise şu anda 4. sırada yer alıyor. Aslında ligdeki durumlarını iç saha performanslarına borçlular. Norveç Tippeligaen’de toplamış oldukları 31 puanın 24’ünü kendi saha ve seyircileri önünde topladılar. Bu da depalsmanda durumlarının ne kadar kötü olduğunun bir göstergesi sayılabilir. 9 dış saha mücadelesinde 7 puan alabilen konuk ekip bu maçlarda toplam 7 gol atıp, 20 golü kalesinde gördü.
Ben güzel bir çıkış yakalayan Tromso’nun deplasman karnesi kötü Bodo’yu kendi sahasında yenip lideri takibini sürdüreceği kanısındayım.

Bu sene geçen seneden ders aldığını gördüğümüz Milan hücum gücünü Ronaldinho ve Shevchenko ile kuvvetlendirmesine rağmen defansif anlamda herhangi bir önlem almadığından Serie A’da çıktığı ilk maçı Bolongna’ya karşı kendi evinde 2-1 kaybetti. Pek çok gol pozisyonundan yararlanamayan kırmızı-siyahlı ekipte Ronaldinho’nun oyunu izlemeye değerdi. Fakat defansta herhangi bir değişikliğe gitmezlerse bu sene de lig onların umduğu gibi geçmeyecek.
Ev sahibi de 2 hafta önce çıkmış olduğu ilk lig maçında Catania’ya deplasmanda 1-0 mağlup oldu. Çok da güzel oynadıklarını söyleyemeyeceğim. Zaten bu maçın kaderi Genoa’dan ziyade Milan’ın elinde diye düşünüyorum.
Adeta futbol oynamayı özlediğini gördüğüm Brezilyalı yıldız eğer bu maçta da Bologna maçındaki performansını tekrarlar ve Milan defansına biraz daha önem verirse bu maçtan galip ayrılmayı başaracaktır.

Hannover takımı şu anda 1 puanla ligin son sırasında yer alıyor. Sonuncu olmasının yanısıra ligde henüz golü bulunmuyor ancak ben istatistiklerde göründükleri kadar kötü olmadıklarını biliyorum. Ligin ilk maçında Schalke’ye konuk olan ev sahibi ekip pek de etkili bir oyun koyamadı ortaya ama bir sonraki hafta sahasında ağırladığı Cottbus’a adeta sahaya dar etti. Sayısız gol pozisyonundan yararlanamadığı için de mücadele golsüz berabere sona erdi. 2 hafta önce ise deplasmanda Stuttgart’a konuk olup 2-0 kaybettiler.
Konuk ekip ise bence bu lige kesinlikle yakışmayan bir ekip. Çıktıkları ilk iki lig maçını kaybettikten sonra geçen hafta kendi sahalarında Werder Bremen’i sürpriz bir biçimde mağlup etmeyi başardılar ancak o skor aldatıcı olmasın. Kesinlikle harika bir oyunla kazanmadılar. Werder Bremen’in rakibini biraz hafife alması pahalıya mal oldu sadece.
Ben ev sahibinin kendi saha ve seyircisi önünde M’gladbach’ı yenerek ilk galibiyetine uzanacağını düşünüyorum.

2 haftası geride kalan Turkcell Süper Lig’de lider durumda bulunan Beşiktaş, averajla 3. sırada yer alan Trabzonspor’a konuk oluyor.
Ev sahibi bu sene daha lig başlamadan yaptığı transferlerle adından sıkça söz ettirmeyi başardı. Song, Gökhan Ünal, Selçuk İnan, Egemen gibi Süper Lig tecrübesi olan oyuncuların yanısıra, Ceyhun, Cale gibi önemli futbolcuları kadrosuna katarak eski günlere dönebilme adına önemli adımlar atan bordo-mavililer ligde çıktıkları ilk iki maçı da kazanmayı başardılar.
Beşiktaş ise geçen sezon biter bitmez tüm transfer çalışmalarını sonlandırdı diyebiliriz. Hazırlık kamplarını tam kadro ile tamamlayan Kartal bunun faydasını görüyor şu anda diyebiliriz. Özellikle çiçeği burnunda kaptan Delgado bu sene parmak ısırtan bir performansla sahada. Tek forvet anlayışıyla sahaya çıkan siyah-beyazlı ekipte çift ön libero olarak görev yapan Cisse – Uğur İnceman ikilisinden Cisse bu maçta kulübede olacak muhtemelen. O’nun yerini İbrahim Toraman ile dolduracak olan Ertuğrul Sağlam’ın Uğur İnceman’dan yine hücuma katkıda bulunmasını isteme ihtimali yüksek.
Trabzon cephesinde bence Yattara ne olursa olsun sahadaki yerini alacak. Zaten takımla idmanlara başlamış durumda. İki takımın da beklenen 11’leri ile sahada olacağını düşünüyorum ve sezonun ilk derbisine iki ekibin de temkinli başlayacağını düşünerek 2,5 gol altı seçeneğini öneriyorum.

Geçen sene küme düşmekten son haftalarda kurtulan P.S.G bu sene işini daha bir ciddiye aldı ve doğru transferlerle başladı sezona. Tecrübeli isimleri kadrosuna katan Paris temsilcisinde bu sene Makelele,  Giuly, Kezman gibi isimler ter döküyorlar. Çıktıkları ilk 4 lig maçından 2 galibiyet, 1 beraberlik, 1 de mağlubiyet alan Le Guen’in talebelerinin amacı gelecek sene Avrupa Kupalarına katılabilecekleri bir yerde ligi bitirmek.
Konuk ekip ise bu sene merhaba dediği Fransa Ligue 1’de son derece zor günler geçiriyor. Çıktığı 4 maçın 3’ünü kaybeden ekip sadece aldığı 1 beraberlikle hanesine 1 puan yazdırabilmiş durumda. Klasnic gibi önemli bir yıldızı sezon başında kadrosuna katan sarı-yeşillilerin hocası Zakarian geçen hafta görevinden alındı ve yerine Elie Baup getirildi.
Normal şartlarda hocası yeni olan takımların maçlarına oynamayı tercih etmem ama bu sefer rakip Paris St. Germain ve ben bu sene Paris temsilcisine çok güveniyorum. Bu nedenle 1,35’lik oranıyla ev sahibinin galibiyetini tavsiye ediyorum.Serdar PİRNAL